Mansur Seyitoğlu
17 Şubat 2024
Çocuk göçü içerisinde değerlendirilen refakatsiz çocukların yaşadıkları şehirlerde nasıl hayalet haline geldiği ve refakatsiz çocukların temel hizmetlere erişimlerinin önündeki yasal ve pratik engellerin neler olduğu anlatılıyor.
Mansur Seyitoğlu*
17 Şubat 2024
Her yıl, dünya genelinde on binlerce çocuk, kendi başlarına ülkeler arası sınırları aşmaya karar veriyor. Bu kararı alan çocukların motivasyonları çeşitlilik arz etmekle birlikte, ailelerinden uzaklaşmak isteyenlerden, daha önce göç etmiş ailelerine ulaşmaya çalışanlara kadar geniş bir yelpazeyi kapsıyor. Bu çocuklar arasında savaş, afet, zulüm ve işkence gibi olumsuz koşullardan kaçanlarla birlikte, daha iyi bir yaşam, eğitim veya diğer insanî fırsatlara erişim arayışında olanlar da bulunuyor. Bu yazı, refakatsiz çocukların yaşadığı zorluklara ve göç politikalarıyla bağlantısına kısaca değinmeye çalışacaktır. Aynı zamanda çocuk göçü içerisinde değerlendirilen refakatsiz çocuklar grubunun, temsiliyeti ya da temsiliyetsizliğine, karşılaştıkları zorlukların döngüselliğine ve neliğine bakılacaktır. Böylece, çocuk koruma sisteminde kör noktaya denk geldiği görülen refakatsiz çocukların temel hizmetlere erişimlerinin önündeki yasal ve pratik engellerden bahsedilecektir.
Refakatsiz çocukların yaşadığı zorlukların genellikle göz ardı edildiğini belirtmek doğru olur. Öyle ki, hemen her refakatsiz çocuk hikayesinde bu zorlukları farklı boyutlarıyla görmek mümkün. Peki tam olarak ne oluyor da refakatsiz çocuklar yaşadıkları şehirlerde bir hayalet gibi dolaşıp görünmez hale gelebiliyorlar? Bugün refakatsiz çocukların nerede olduğuna dair ulaşılabilen bilgi sadece kuruluş bakımında[i] kalan çocuklarla ilgili. Fakat kuruluşta olmayan çocukların sayılarının bilin(e)mediğini, bu çocuklarla ilgili herhangi bir istatistiğe ulaşmanın mümkün olmadığını da söylemek lazım.
[ii].Sayıları bilinmeyen refakatsiz çocuklardan bahsederken, kayıp çocuklardan söz edilmediğini belirtmek gerekir. Çünkü kayıp bir çocuğun bir sisteme girişinin yapıldığı ve hakkında bilgi sahibi olduğu düşünüldüğünde, sisteme hiç girmeyen çocukları görünmez ya da hayalet çocuklar olarak açıklamak daha doğru olacak. Refakatsiz çocukları, onların görünmezlik durumunu, hayalet olma haline benzetiyorum, çünkü bu çocuklar görünmez olmak zorundalar. Görünmemeleri gerekiyor, çünkü göründüklerinde tehlikede olacaklarını düşünüyorlar. Saybaşılı’na (2011) göre, göçmenler ve sığınmacılar, sınır geçişlerinde ölçülerini yitirerek, adeta “hayaletsi bir gerçeklik” içinde varoluşlarını sürdürürler; “hayalet” kavramı, sınır bölgelerindeki iktidar ilişkilerini anlamak ve açığa çıkarmak için stratejik bir araç olarak kullanılmaktadır. Dolayısıyla bu kavram, varlıklarıyla yoklukları arasında salınan, yaşamlarını düz çizgide ilerlemekten çıkararak hayatta kalmaya çalışan refakatsiz çocukların deneyimleriyle bağlantılıdır.
Çocukların görünmezliğine neden olan iki temel faktör öne çıkar: İlki, bu çocukların göç etme nedenleri ve koşullarına bakıldığında sığınma sistemlerine başvurmamaları veya erişememeleridir (Corona ve arkadaşları, 2021). İkincisi ise çocuklara yönelik hizmetlerin aile merkezli refah hizmetleriyle şekillenmiş olmasıdır (Hamed ve Bradby). Dolayısıyla ailesinden ayrılmayı tercih etmiş, ailesiyle hareket etmeyen ya da bir şekilde ailesinden ayrı düşen
çocukların görünür olmayan gündemleri arka plana itilmiş olur. Kırımsoy (2023) refakatsiz çocukların bu görünmeyen gündeminin, koruyucu-önleyici çalışmalarla da şekillendiğinden bahseder.
Açıkça belirtmek gerekirse, bir çocuğun nerede olması gerekirse refakatsiz çocukların orada olmadığı, nerede olmaması gerekirse orada olduğu görülmektedir. Yaşına uygun deneyimlerden uzak yaşayan refakatsiz çocukların nerede görüldüklerine biraz daha yakından bakalım.
Refakatsiz çocukların kuruluş bakımında kalmak istemedikleri, kuruluşta kalanların verileriyle değerlendirilebilir. Seyitoğlu (2023) araştırmasında, bir yıl içerisinde kuruluş bakımına yönlendirilen çocukların %60’ının kuruluşta kalmayı reddederek kuruluştan izinsiz olarak ayrıldığını, %32’sinin ailelerine ya da akrabalarına teslim edildiğini, geriye kalan tüm çocukların sadece %8’inin kuruluşlarda kaldığını ve bu çocuklarla uzun dönemli sosyal hizmet çalışması yapılabildiğini belirtmiştir. Kuruluş bakımını reddedenlerin büyük çoğunluğunun farklı iş kollarında çalışmayı ve sokaklarda yaşlarına uygun olmayan şartlarda yaşamayı tercih etmelerinin nedenleri, çocukların açıklamalarında, yani olması gereken yerde bulunmaktadır! Fakat deneyimin bu yönüyle ilgilenen birileri yoktur. Buralarda çalışmanın ve yaşamanın temel motivasyonları arasında çalışıp para kazanma isteği yatar. Çocuk kazandığı paranın önemli kısmını borçluysa bir kaçakçıya, eğer değilse borçlu “hissettiği” ailesine gönderir. Geçici işlerde çalışan ve kalıcı ikamet adresi olmayan bir çocuğun okula devam etmesi de mümkün değildir.
Bu durumda, yaşadığı bölgedeki çocuğun sağlık takiplerini yapmakla görevli olan aile hekimliği sistemi de devre dışı kalmıştır. Refakatsiz çocuk artık “sadece” acil durumlarda sağlık sistemine dahil olabilecektir. Yani refakatsiz bir çocuğun hastaneye ulaşabileceği yer en iyi ihtimalle hastanenin çocuk acil kısmı olur, tabii geldiği hastaneye kabul edilebilirse! Refakatsiz çocukların hastaneye gelişi her zaman kendi kararıyla gerçekleşmez. Mesela, yaralandığı için hastaneye getirilebilir ve ancak refakatsiz olduğu ancak o zaman ve orada anlaşılabilir. Sağlık sistemine giriş şekli bazen bir kolluk görevlisiyle de mümkün olabilir. Herhangi bir adli işlemden önce dosyaya girmesi gereken sağlık raporu da buradan alınacaktır.
Adli sisteme herhangi bir şekilde konu olan çocuğa biraz daha yakından bakalım. Refakatsiz çocuklara yapılacak işlemlerle ilgili Çocuk Koruma Kanunu’na başvurulur. Fakat çocuğu dar bir tanımda ele alan 5395 sayılı bu kanuna göre çocuk ya suça sürüklenmiştir ya da mağdurdur (2005’te yürürlüğe giren Çocuk Koruma Kanunu’ndaki korunma ihtiyacı olan çocuğun tanımı 2828 sayılı kanundaki tanıma göre daraltılmıştır) [ii]. Dolayısıyla bu kanunun referans alınacağı her işlemde çocuk için sağlık raporu gerekmektedir. Yani sisteme ya suça sürüklenen ya da mağdur olarak dahil olur. Burada yelpaze geniştir. Bir refakatsiz çocuk insan ticaretine konu olarak sisteme dahil olabileceği gibi, suça sürüklenen refakatsiz çocuk olarak da sağlık
sistemine giriş yapabilir. Bir çocuk hakkında son verilmesi gereken karar olan ceza infaz kurumlarına gönderilme kararı refakatsiz çocuklar için farklı işleyebilmektedir, çünkü bir sonraki duruşmaya çağrılması için çocuğun adresi yoktur, bu da çocuğun duruşmada bulunması için yeterli bir gerekçeye dönüşebilmektedir! Cezaevinden çıkan refakatsiz çocuğun gidecek bir yeri yoksa çocuk bu sefer bir sosyal hizmet kuruluşuna teslim edilir. Bu zorlu deneyimlerin tümünü yaşamak zorunda kalan refakatsiz çocuk nihayet bir sosyal hizmet kuruluşuna yönlendirilmiş olur. Fakat burada başka bir serüven başlar.
Tabii, sosyal hizmet kuruluşuna bazen refakatsiz çocuğun kendisi de gitmek isteyebilir, bu durumda gidecek ve kalacak yeri olmadığını kolluğa belirtmesi gerekir. Veyahut ülkeden ayrılmak üzereyken bir kamyonda ya da botta yakalanıp kolluk tarafından bir kuruluşa teslim edilebilir. Bazen ihbar edilebilir, bazen yakalanabilir ya da bazen ne olduğunu bile anlamadan kendini kuruluşta bulabilir. Burada öne çıkan durum şudur: Refakatsiz çocuğun bir şekilde bakım ve koruma sağlayacak kuruma denk gelmesi ya da yönlendirilmesi gerekir. Oysa çocuk koruma sistemi çocuğun nerede olduğuyla pek de ilgilenmez. Dolayısıyla kuruluş bakımında olmayan ya da alternatif bir bakım modeline yönlendirilemeyen çocuklar insan kaçakçılığı şebekelerinde ya da sistemlerinde, insan ticaretinde, kanunla ihtilaf halinde kısaca çocuk koruma radarından uzaklaşıldığı yerlerde karşımıza çıkar.
Refakatsiz çocukların kör noktaya denk geldiği yerler çocuğun hayaletleştiği yerdir aynı zamanda. Göçün çocuklaştığı yerde hayaletleşmenin başladığı ve bunun da çocuk görünürlüğünü daha da azalttığı görülmektedir. Tam da burada çocukların görünmezliğine neden olan politikalara ve sistemlere bir daha bakmakta fayda var.
Hangi çocuğun sosyal hizmetlerden faydalanacağı, koruma programına alınacağı gönüllülük/zorunluluk ekseninde belirlendiğinde hangi hizmetlerin dışında kalacağı da bu dinamiklere göre belirlenmiş olur.
Bu kavramlara bakıldığında çocuğun nerelerde ve kimlerle olabileceği de daha görünür/belirlenir hale gelmiştir. Refakatsiz çocuğun “görünmez” olduğu yerlere bakıldığında çocuk bir defa görünmez olduktan sonra, önce hayaletleştiği sonra da herhangi bir “şeye” dönüşebildiği görülmüştür. Sosyal hizmetlere en fazla ihtiyacı olan “kırılgan gruplar” içerisinde değerlendirilen refakatsiz çocukların aslında yararına gibi görünen göç politikalarının ve kurumların bu konuda bir şey yapmamaya yönelik adeta sessiz anlaşması, bu çocukları hak sahibi olma hakkından (Arendt, 2014) iyice uzaklaştırmaktadır. Çocukları hayaletleştiren sistemin bu konuda yeterince sorumluluk almaması kendisinin de hayalet sistem olduğuna dair kanıt niteliğindedir.
Notlar
[i] Kuruluş bakımında olan ya da koruma altına alınan çocuk, ailevi ya da çevresel sebeplerle zarar görebileceği düşünülen veya zarar görmüş olan bir çocuktur. Bu nedenle, yetkililer tarafından çocuğun güvenliği ve refahı için belirli bir süre veya sürekli olarak koruma altına alınması gerekir. Bu durum, çocuğunun haklarını ve ihtiyaçlarını korumak amacıyla yapılan bir müdahaledir. Koruma altına alma kararı, çocuğun ailesinden alınarak geçici bakım kuruluşlarına veya yetkili bir aileye yerleştirilmesini içerebilir. Bu süreçte, çocuğun sağlığı, eğitimi, duygusal ve sosyal ihtiyaçları gözetilir. Bu hizmet Türkiye’de sadece Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığına bağlı kuruluşlar tarafından verilmektedir.
[ii] 5395 Çocuk Koruma Kanunu Madde 3 (a):
1. Korunma ihtiyacı olan çocuk: Bedensel, zihinsel, ahlaki, sosyal ve duygusal gelişimi ile kişisel güvenliği tehlikede olan, ihmal veya istismar edilen ya da suç mağduru çocuğu,
2. Suça sürüklenen çocuk: Kanunlarda suç olarak tanımlanan bir fiili işlediği iddiası ile hakkında soruşturma veya kovuşturma yapılan ya da işlediği fiilden dolayı hakkında güvenlik tedbirine karar verilen çocuğu,
2828 Sayılı Sosyal Hizmetler Kanunu Madde 3 Fıkra B’ye göre Korunma İhtiyacı olan Çocuk:
1. Ana veya babasız, ana ve babasız, 2. Ana veya babası veya her ikisi de belli olmayan, 3. Ana ve babası veya her ikisi tarafından terkedilen, 4. Ana veya babası tarafından ihmal edilip; fuhuş, dilencilik, alkollü içkileri veya uyuşturucu maddeleri kullanma gibi her türlü sosyal tehlikelere ve kötü alışkanlıklara karşı savunmasız bırakılan ve başıboşluğa sürüklenen çocuktur. (Tanımdan da anlaşılacağı gibi kendi iradeleri dışında gelişen şartlarının etkisiyle çocuklar başkasının bakımına ve desteğine muhtaç olabilmektedirler).
Kaynakça
Kırımsoy, E. (2023). Sosyal hizmet uzmanlarının çocuklarla çalışmalara dair “eleştirel iyi uygulama” hakkındaki görüşleri: Niteliksel bir araştırma, Doktora tezi, Hacettepe Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Ankara.
Corona Maioli, S., Bhabha, J., Wickramage, K., Wood, L. C. N., Erragne, L., Ortega García, O., Burgess, R., Digidiki, V., Aldridge, R. W., and Devakumar, D. (2021). International migration of unaccompanied minors: Trends, health risks, and legal protection. The Lancet. Child & adolescent health, 5 (12), 882-895, https://doi.org/10.1016/S2352-4642(21)00194-2.
Hamed, S., and Bradby, H. (2017). Asylso “kande barns ha¨ lsobehov i sverige’, Socialmedicinsk tidskrift, 94 (5), 546-555.
Seyitoğlu, M. (2023). Refakatsiz Çocukların Deneyimlerinin ve Sorunlarının Değerlendirilmesi: İstanbul Örneği. İstanbul Üniversitesi-Cerrahpaşa. Doktora tezi.
Arendt, H. (2014). Emperyalizm/ Totalitarizmin Kaynakları 2.Çev. Bahadır Sina Şener. İstanbul: İletişim Yayınları.
*Dr. SHU Mansur Seyitoğlu: 2011 yılında Hacettepe Üniversitesi Sosyal Hizmet Bölümü’nden mezun oldu. 2012-2022 yılları arasında Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı’na bağlı çocuk kuruluşlarında çalıştı. 2016 Yılında Maltepe Üniversitesi İnsan Hakları Anabilim Dalı Programı’nda yüksek lisansını ve 2023 yılında ise İstanbul Üniversitesi-Cerrahpaşa Sosyal Hizmet Ana Bilim Dalı Programı’nda doktorasını tamamladı. Dr. Stan Tatkin’den PACT (Çift Terapisine Psiko-biyolojik yaklaşım) çift terapisi eğitimi almıştır. Ayrıca Dr. Murat Dokur’dan Aile ve Çift Terapisi Eğitimi programını tamamlayarak aile ve çift terapisti unvanı almıştır. 2011 yılından bu yana, çocuk koruma sistemleri, göç, doğal afet bölgeleri, insan yapımı travma alanları ve karmaşık acil durumlar gibi çeşitli bağlamlarda psikososyal destek sağlayan çok sayıda ulusal ve uluslararası kuruluşta sosyal hizmet uzmanı olarak çalıştı. Mansur bu görevlerinde kriz danışmanı, vaka yöneticisi, danışman ve süpervizör olarak evsizler, mahkumlar, bağımlılar ve ruh sağlığı sorunları olan bireyler de dahil olmak üzere çeşitli gruplarla çalıştı. Şimdilerde aile-çift terapisti ve bağımsız araştırmacı olarak çalışıyor. Heybe Sosyal Hizmet ve Sosyal Politika Dergisi yayın kurulu üyesidir.
**GAR Blog’ta yayınlanan yazılarda görüşler bütünüyle yazarlara aittir, Göç Araştırmaları Derneği’nin görüşlerini yansıtmaz.