12 Ocak 2019
Foto: Cavidan Soykan, Hamburg, 2015
Türkiye’de giderek artan göçmen karşıtlığı ve daha özelde Suriyeli karşıtlığı bize ne söylüyor? Her gün gazete köşelerinde, sosyal medyada, televizyonlarda, söyleşilerde, sokakta ve gündelik hayatın her yerinde yeniden ve yeniden üretilen “istemiyoruz” tepkisi aslında ne anlatıyor? İnsan haklarından söz eden, hukuktan bahseden, insan onurunu dile getiren ve göçmen karşıtlığının neden olduğu risklere dikkat çekenlere efelenmek, onları küçük düşürmek istemek ve onları “duyar kasmak” gibi çirkin ifadelerle nitelemek ne anlama geliyor?
18 Aralık 2018
Deniz Şenol Sert & Gülay Uğur Göksel
18 Aralık Dünya Göçmenler Günü uluslararası kamuoyunun dünya çapında göçmen haklarını tanıdığı gün. Bu önemli günün hemen öncesinde, geçtiğimiz hafta Marakeş’te düzenlenen toplantıda, içerisinde Türkiye’nin de bulunduğu yaklaşık 150 ülke, Güvenli, Sistemli ve Düzenli Göç için Küresel Mutabakatını imzaladı. 17 Aralık’ta ise Küresel Mülteci Mutabakatı Birleşmiş Milletler (BM) Genel Kurulunda kabul edildi.
3 Temmuz 2018
İklim değişikliği gibi göç olgusunun da yerel ve uluslararası küresel bir mesele olarak irdelenmesi gerekir. Nüfus hareketlerinin düzenlenmesi çok uzun zamandır uluslararası dayanışmanın tuzaklarından biri olmuştur. 2015 Avrupa İltica Krizi açığa çıkarmıştır ki, Avrupa Birliği gibi oldukça bütünleşmiş ve dayanışmacı bir bağlamda dahi, hazırlıksız olma, siyasi kafa karışıklığı ve yanlış bilgilendirme yetersiz ve insani bedeli yüksek politikalar üretilmesine yol açmaktadır. Küresel düzeyde, 1990’ların göçmen işçi haklarından günümüzün “küresel ilkeler sözleşmesi”1 kadar: üretilen politikaları eş güdümlemeye ve küresel yönetime teşvik etmeye yönelik çabalar yaratıcı ve etkili çözümler sunmakta yetersiz kalmaktadır.