Helin Kotan*

14 Mart 2024

 

Körükmez, Lülüfer., & Südaş, İlkay. (Eds.). (2015). Göçler Ülkesi: Akışlar, Göçmenler, Araştırmacılar. Ayrıntı Yayınları.

Lülüfer Körükmez ve İlkay Südaş’ın derlediği Göçler Ülkesi, 2013 yılında Ege Üniversitesi’nde Coğrafya ve Sosyoloji bölümleri ortaklığında düzenlenen Lisansüstü Göç Araştırmaları Sempozyumu’nda yapılan sunumlardan ortaya çıkan yazıları içeriyor. Derlemede, Körükmez ve Südaş’ın Türkiye’de göç çalışmalarının seyrini inceledikleri önsözünü, Ayhan Kaya’nın farklı göç türlerine dair kavramları derlediği yazısı ve ardından da 10 farklı çalışma takip ediyor. Kitabın basım yılı 2015 olsa da, makalelerde sözü geçen birçok çalışmanın sempozyumun gerçekleştiği 2013 yılı öncesinde tamamlanmış olması, bugünden bakıldığında kitabın basım yılı üzerinden geçen 10 senenin Türkiye’de göç çalışmalarının serencamı açısından ne denli uzun olduğunu gözler önüne seriyor.

2013 öncesinden farklı olarak, Suriye İç Savaşı’nın gidişatı sebebiyle, Türkiye’deki geçici korunma statüsündeki Suriyeli sayısı 3 milyon 214 bine ulaşmışken Rusya’nın Ukrayna’yı işgali sonrası 58 bin Ukrayna vatandaşı Türkiye’ye geldi. Taliban’ın 2021 yılında Afganistan’da kontrolü ele geçirmesinin ardından ise Afganistan’dan Türkiye’ye düzensiz göçler gerçekleşmeye başladı. Artık, belki de göç deyince aklımıza gelen ilk kelimelerden birisi Suriye. Bu açıdan bakıldığında, Göçler Ülkesi, belki Türkiye göç çalışmaları gündemini artık tam olarak yansıtmıyor olsa da Türkiye’de göç çalışmalarının ‘yakın’ dününe dair oldukça kapsamlı bir derleme. Kitabın belki de en keyifli kısmı ise birbirinden çok farklı konulara sahip 10 çalışmanın aslında birbirini tamamlar nitelikte oluşu.

Kitap, Stephane de Tapia’nın “Akdeniz Havzası: Göç Yollarının Kavşak Noktası ve Yeni Eğilimlerin Aynası” çalışması ile açılıyor. Tapia’nın çalışması, Akdeniz Havzası’nı içine alan geniş coğrafyanın tarihi ve gerçekleşen göç şekillerine değinip bölgeyi paylaşan ülkelerin sıklıkla düzensiz göçü tecrübe ettiğine dikkat çekiyor. Bir sonraki makalede ise, Türkiye’deki Suriyelilerin yıllar içerisinde değişen hukuki statüleri inceleniyor. Cansu Akbaş Demirel, çalışmasında, Suriye İç Savaşı döneminde iki ülkenin dönüşen dış politikalarına ve Suriyelilerin mülteci-misafir-geçici koruma rejimine tabi sığınmacılar olarak yıllar içerisinde farklı statülere işaret eden konumlarını sorguluyor. Buradan hareketle Akbaş Demirel’in parmak bastığı nokta ise oldukça kritik: 1960’lardan bu yana büyük ölçekli göçler deneyimleyen Türkiye’de göç, artık yaygın bir olgu. Peki, göçmenleri ve göç eden toplulukları sınıflandırmak ve hukuki statülerini belirlemek niçin bir problem olarak karşımıza çıkıyor? Bu soru çerçevesinde, Akbaş Demirel, Cenevre Sözleşmesi, 1994 tarihli İltica ve Sığınmacı Yönetmeliği ve iltica konusunu doğrudan düzenleyen Yabancılar ve Uluslararası Koruma Kanununa (2013) değiniyor. Çalışmada bahsedildiği şekliyle, Suriyelilerin hukuki bir statüye denk düşen “mülteci” olarak adlandırılmalarının sebep olduğu konumsuzluk, ancak 2014 yılında geçici koruma yönetmeliği ile nihai olarak çözümlenebiliyor. Bu kapsamda Suriyelilere sağlanan geçici koruma kimlik belgesi, Türkiye’de kalış hakkını sağlasa dahi ikamet ve çalışma iznini kapsamıyor, böylece gelenlerin kayıt dışı istihdama yönelmesine neden oluyor.

Belgesizliğin sebep olduğu güvencesizliği deneyimleyen topluluklardan bir diğeri ise Gürcistan’dan Türkiye’ye hane içi bakım emeği vermeye gelen kadınlar. Gürcistan’dan Türkiye’ye gerçekleşen emek göçünü inceleyen Cemile Gizem Dinçer, feminist bir perspektiften yürüttüğü çalışmasında, kadınlık bilgisi ile kadın deneyimleri arasındaki ilişkiye dikkat çekerek, ev içi emeğin kadınlara özgü bir emek tipi olarak doğallaştığının altını çiziyor. Çalışmada, Post-Sovyet geçiş ekonomisi ülkelerinde güçleşen yaşam koşullarında birçok kişinin ekonomik sebeplerle Türkiye’ye göç ettiğini, Türkiye’nin esnek sınır ve vize politikalarına sahip bir komşu ülke oluşunun da önemli bir rol oynadığını dile getiriyor. Çalışmada anlatıldığı üzere, Türkiye’ye gelerek kayıtsız çalışanlar, 2012 sonrasında uygulamadaki değişimler sebebiyle belgesiz duruma düşerek güvencesiz bir şekilde çalışmak durumunda kalmıştır. Bu gruplardan biri olan Gürcistanlı göçmen kadınlar, küreselleşen ev içi emeğe dair önemli bir örnek oluşturuyor. Elbette, göçmenlerin göç veren ülkedeki ekonomik koşulları, göç edilen ülkedeki konumlarına dair önemli bir belirleyen olarak karşımızda duruyor. Bu açıdan bakıldığında, sosyalist sistemin çöküşü ile göç veren SSCB ülkelerinden biri olan Rusya’dan Türkiye’ye göç eden göçmenlerin yaşam koşulları daha farklı. Kitapta, Ertuğrul Murat Özgür ve Ayla Deniz’in birlikte kaleme aldığı iki makale, “Rusya ile Türkiye (Antalya) Arasında Turizme Dayalı Bir Göç Sistemi Oluşumu” ve “Rus Kadınların Emek Göçü: Antalya Örneği” turizme dayalı göçe dair örnekler sunuyor. İki çalışmada da altı çizildiği üzere, Ruslar, Türkiye’ye gelen döngüsel göçmenler arasında önemli bir grubu oluşturuyor. Ertuğrul Murat Özgür ve Ayla Deniz’in gerçekleştirdiği araştırmada ele alındığı üzere, son 20 yılda turizm-göç ilişkisine bakılırken, turist akışlarının göç sistemine etkisi oldukça az değinilen bir nokta. Makale, insan hareketlerinin sürekli ve zaman içerisinde yeniden üretilme niteliğine dair Türkiye’de Rusların en yoğun olarak yaşadığı kent olan Antalya özelinde kaleme alınıyor. Çalışmanın değindiği üzere, hedef ülkedeki bölgeye yerleşen göçmen sayısı belirli bir büyüklüğe ulaştığında, dinamik sosyal yapıların ortaya çıkmasına sebep oluyor, bu sayede göç kendi kendini sürdüren ve dönüştüren bir özellik kazanıyor. Göçün, bu şekilde zamanla kendi sistemini oluşturduğu vurgusu, Rusya-Ukrayna savaşının ardından çevre ülkelere gerçekleşen göçün var olan sistemde yarattığı dönüşümleri incelemek açısından da katkı sağlayacak bir nirengi noktası.

Yeşim Mutlu’nun zorla yerinden etmeler özelinde İstanbul ve Diyarbakır’da yaşayan Kürt gençlere odaklanan çalışması ve Ezgi Çakmak’ın Afrikalı göçmenlerin İstanbul deneyimlerine odaklandığı çalışması ise kentte öteki olmayı sorguluyor. Yerinden edilmiş Kürt gençlerle yapılan görüşmeler neticesinde, gençlerin sadece travmatik deneyimlerden geçmekle kalmayıp yerinden edilme sonrası yaşadıkları sosyalizasyon problemleri ve ekonomik güçlükler inceleniyor. Dezavantajlı bir grubu oluşturmaları sebebiyle yaşanılan istihdam edilme, kaliteli eğime ulaşma ve nitelikli sağlık hizmeti alabilmenin önündeki engellerin Kürt gençlerin toplumsal bütünleşmeye dair sorunlar yaşamalarına neden olduğuna dikkat çekiliyor. Ezgi Çakmak’ın Afrikalı göçmen kimliğini ‘karşılaşma’ kavramı ile ele aldığı çalışması, bireyin kendini, ötekine bakarak nasıl konumlandırdığını açıklıyor. Bu bağlamda, kentte meydana gelen günlük karşılaşmaların göçmen kavramının sınırlarını her gün yeniden oluşturduğunu kaleme alıyor.

Ezgi Burgan ve ODTÜ Göç Çalışmaları Grubu’nun çalışmaları, kitaptaki diğer çalışmalardan farklı olarak, araştırmacının konumlanışını irdeliyor. Araştırmacının ‘fetihçi’ konumunu eleştiren Burgan, araştırmacı ve araştırılanın farklı konumlanışlarından kaynaklanan iktidar ilişkisinin farkında olmanın yollarını arıyor ve ekliyor: Ortak konumlanışlar ortak kavrayışlara yol açar mı? Bu noktada, öz-düşünümsel deneyimlerin farkında olmak, araştırmacı kimliğini ve algılayışını belirleyen bir dizi statünün araştırma sürecini nasıl etkileyebileceğini sık sık gözden geçirmek gerekliliği ortaya çıkıyor. Bu açıdan, ODTÜ Göç Çalışmaları Topluluğu’nun saha çalışması yapmış 8 araştırmacının deneyimlerinden kesitler sunduğu yazı, genç sosyal bilimcilerin içine su serpecek nitelikte.

Göçler Ülkesi, özenli bir çabanın ürünü. Kitapta 2013 öncesine uzanan saha çalışmaları, bulunduğu dönemin tartışmalarını ve sosyal bölünmelerini yansıtıyor; böylelikle ardından geleni anlamak konusunda bir temel oluşturuyor. Lisansüstü tezlerini devam ettiren veya henüz tamamlamamış araştırmacıların sempozyum bildirilerinden ortaya çıkan bu çalışma, göç çalışmalarının yakın geçmişini anlamak isteyenler için değerli bir katkı sunuyor.

 

*Helin Kotan, Boğaziçi Üniversitesi Atatürk Enstitüsü’nde yüksek lisans eğitimine devam ediyor. Eğitim Reformu Girişimi’nde araştırmacı olarak görev yapıyor. Göç, emek ve ırksal sermaye birikimi alanlarında akademik çalışmalar yürütüyor. 

**GAR Blog'ta yayınlanan yazılarda görüşler bütünüyle yazarlara aittir, Göç Araştırmaları Derneği'nin görüşlerini yansıtmaz.

Kaynak gösterme önerisi: Kotan, Helin. "Kitap Değerlendirmesi: Göçler Ülkesi Alkışlar, Göçmenler, Araştırmacılar". GAR Blog. 14 Mart 2024.