Bütün sivil toplum örgütlerini, siyasi parti temsilcilerini ve basın-yayın kurumlarını süreci takip etmeye davet ediyoruz. Açık, şeffaf ve takip edilebilir bir soruşturma ve yargılama sürecini sağlama yükümlülüğü olan ilgili bakanlıklara ve bürokratlara yetki ve sorumluluklarını hatırlatıyoruz. Bu gidişatı durdurmak ve benzer katliamların, suçların ve hak ihlallerinin yaşanmasını önlemek için, başta siyasetçiler ve karar alıcılar olmak üzere, herkesi dayanışmaya ve nefrete karşı birlikte yaşam için mücadele etmeye bir kez daha davet ediyoruz.
KAMUOYUNUN DİKKATİNE
HERKESİ BİRLİKTE, EŞİT VE İNSANCA BİR YAŞAMI SAVUNMAYA DAVET EDİYORUZ
16 Kasım 2021 tarihinde İzmir’in Güzelbahçe ilçesinde, 23 yaşındaki Mamoun al-Nabhan, 21 yaşındaki Ahmed El-Ali ve 17 yaşındaki Muhammed El-Bish adlı 3 Suriyeli işçi, uyudukları sırada üzerlerine benzin dökülerek öldürüldü. Çalıştıkları inşaata ait bir barakada kalan üç Suriyeliyi öldüren şahıs, “temizlik operasyonu” yaptığını iddia etti. Cinayet, bir ay boyunca kamuoyundan saklandı. Şu anda ise zanlının “akli dengesinin yerinde olmadığına” ilişkin iddialar ortaya dökülüyor. Bütün bunlar bu vahşi cinayetin karartıldığına ilişkin şüpheleri artırmaktadır.
Suriyeli 3 işçinin hayatını kaybettiği bu olayın tüm yönleriyle aydınlatılmasını ve kamuoyu ile paylaşılmasını talep ediyoruz. Yaşanan bu cinayet, ülkede gittikçe artan ırkçılığın ve göçmen karşıtlığının bir neticesidir. Kısa süre önce Ankara Altındağ’da ve İzmir Torbalı’da yaşanan benzer hadiseler de bu ırkçı ve göçmen karşıtı nefreti açıkça ortaya koymaktadır. Bu nefreti körükleyen her türlü ifade ve eylem, göçmenlere yönelik saldırıların artmasına neden olmaktadır.
Türkiye’deki yoksullaşmanın, güvencesizliğin ve yaşam koşullarının yıkıcı derecede zorlaşmasının nedeni, ülkenin en ucuz işçileri olan, ölümcül koşullarda ve kayıt dışı çalışmak zorunda bırakılan göçmenler değildir. Sorumlular, bu politikaları ve ifadeleri üreten siyasetçilerdir. Hem mevcut hükümetin mültecileri araçsallaştıran göç politikaları hem de muhalefet partilerinin göçmen karşıtı söylem ve icraatları bu nefret atmosferini körüklemektedir. Tekrar hatırlatalım; Türkiye’de yaşanan ekonomik sorunların ve yoksulluğun nedeni ve muhatabı göçmenler değildir.
Bütün sivil toplum örgütlerini, siyasi parti temsilcilerini ve basın-yayın kurumlarını süreci takip etmeye davet ediyoruz. Açık, şeffaf ve takip edilebilir bir soruşturma ve yargılama sürecini sağlama yükümlülüğü olan ilgili bakanlıklara ve bürokratlara yetki ve sorumluluklarını hatırlatıyoruz. Bu gidişatı durdurmak ve benzer katliamların, suçların ve hak ihlallerinin yaşanmasını önlemek için, başta siyasetçiler ve karar alıcılar olmak üzere, herkesi dayanışmaya ve nefrete karşı birlikte yaşam için mücadele etmeye bir kez daha davet ediyoruz.