Jale Avyüzen Zobar**

23 Mayıs 2024

 

Ne arzum, ne emelim...

Yaralanmış bir elim

Ben gurbette değilim,

Gurbet benim içimde.[1]

 

Gurbet Pastası, ekmeğini gurbetin zorlu yollarına çıkarak kazananların göç hikâyelerini bir araya toplayan bir eser. Uğur Biryol’un kaleme aldığı ve ilk baskısını 2007 yılında yapan bu çalışma, gurbete çıkan Hemşinlilerin, önceleri ekmek parasını kazanmak amacıyla başlayan serüvenine ve bugün meslek erbabı oldukları pastacılığın bölgedeki geçmişine uzanan hikâyesine ışık tutuyor. İletişim Yayınları’ndan çıkan bu çalışma,Hemşinliler için “gurbet uşağı” olmanın, gurbetçiliğin ise kuşaklar arasına yayılan tarihselliği nedeniyle bölgede bir tür yazgı ve umut barındırdığını titizlikle ele alıyor.

Biryol, Hemşinlilerin pastacılık mesleğinde birer usta olmalarına ve günümüzde edindikleri sermayelerin gurbete dayanan geçmişine bakmak için sözlü tarih görüşmelerine başvuruyor. Neredeyse bir asrı aşan emek göçü nedeniyle gurbet coğrafyası diyebileceğimiz Rize’nin Hemşin ilçesinden başlayan yolculuğunun ilk durağı Rusya oluyor. Rusya’daki meşakkatli günlerden sonra burada ekmek ve pasta yapmayı öğrenen Hemşinliler, yıllar içinde pastacılığı Türkiye’ye taşıyarak patronluk günlerine kavuşuyor. Eser, iç ve dış göç süreçleriyle katmanlaşan Hemşinlilerin göç tarihine yakından bakarken, bir yanıyla da pastacılığın gurbet geçmişine yeniden göz atıp, mesleğin Türkiye’deki tarihinin izini sürüyor.

Önsöz ve sonsözle birlikte toplam altı kısımdan oluşan eserin “Yüksek Dağların Sahipleri Hemşinliler ve Pastacılık” adını taşıyan ilk bölümü, Çamlıhemşin ile Hemşinliler arasındaki farklılıklara değinir. Doğu Karadeniz’den Türkiye’nin çeşitli noktalarına dağılan Hemşinlilerin adeta kimliği olan pastacılık ve fırıncılık mesleğinin püf noktalarına 19. yüzyılın başlarında gittikleri Rusya’da temel atılır. Hemşinlilerin gurbetle olan kesişimleri ekonomik zorunluluklar kaynaklıdır. Biryol, Erhan Gürsel Ersoy’un “Sosyo-Kültürel Değişim Sürecinde Hemşin’de Yaylacılık” konulu doktora tezinin verilerine dayanarak, yöredeki başlıca ekonomik kaynaklara ve bunların yoksunluğuna yer verir. Söz konusu sorunlar, Hemşinli erkekleri göç sürecine sevk eden temel meselelerdir. Yörenin köylerinde tarım ve hayvancılık, cinsiyete dayalı iş bölümü ilişkilerinin belirleyici bir faktör olmasıyla daha çok kadınların sorumluluğuna girmiştir. Bu durumda da gurbete gidenlerin büyük çoğunluğu erkekleri oluştururken, kalanlar ise kadınlardır. Burada belirtmek gerekir ki gurbet, her zaman giden üzerinden okunabilen durumları ve bu gidenin erkek olduğu özneleri içermez. En az gitmek kadar kalmak da gurbete dairdir. Çalışmada, kadınların köylerde kalanlar olarak yaşadıklarına yer verilmemesiyle birlikte aile albümlerinden elde edilen veriler, kadınlık tezahürlerini barındırır. Kadınlar, fotoğraflarda çocuklarıyla birlikte gurbetten gelen kişileri karşılamak üzere meydanda bekleyen konumundadır.

Öte yandan gurbet ilişkileri, Hemşinli erkeklerin dış dünyayla yoğun ilişki kurmasına da zemin hazırlamıştır. Doğu Karadeniz’in yaylalarından ve köylerinden çıkarak, gurbete adım atan Hemşinlilerin göç hareketi, Birinci Dünya Savaşı’ndan önce Rusya’ya gitmeleriyle başlar. İç göçler de benzer tarihlerde yaşanır. 1960’lara gelindiğinde çayın tarımda kendisine yer bulmasıyla iç göç hareketleri duraksama yaşasa da çay tarımının bir süre sonra yetersiz olmasıyla göç, süreğen bir hal alır. Memleketleriyle bağlarını koparmayan Hemşinliler, her sene yaylalarına geri dönerek, göçün çift yönlü ayağını oluşturur. Dış dünyada edindikleri yeni tecrübeleri, Karadeniz’in yaylalarına taşıyan Hemşinli erkekler, gurbetçiliğin memlekette kalanları ve cinsiyet ilişkilerini doğrudan etkiler. Biryol, söz konusu ilişkiye Ersoy’un çalışmasından yer verir.

Pastacılığın resmi davetlere de hizmet eden bir sektör olmasından dolayı köylülüğün kentli değerler karşısındaki konumuna vakıf olan Hemşinliler, statü anlamında yeni değerleri hızlı öğrenirler. Göç aracılığıyla dünyayla kurdukları bu yeni ilişki biçimi onları dönüştürdüğü gibi bugün pastacılığın Türkiye’nin çeşitli yerlerindeki muazzam yayılımını da kolaylaştırır. Hemşinli erkeklerin sahip oldukları prestijli konumu giyim kuşamlarından da anlaşılır. Biryol’un çalışması için aile albümlerinden topladığı fotoğraflara bu gözle bakıldığında hem Hemşinli erkeklerin durumu, hem de köyde kalan kadınların bekleyişleri ortadadır. Fotoğraflardaki bir diğer detay ise, köydeki kadınların gurbetin yansıması olarak bekleyiş tezahürleridir. Bu anlamda, kitapta çokça bir arada vakit geçiren kadınların fotoğrafları yer alır.

Kitabın ikinci bölümünde Rusya’dan Tahran’a uzanan gurbet hikâyelerine yer verilmektedir. Hemşinli ailelerin gurbet için sınırı aşan göç güzergâhlarında Rusya’yı seçmelerinin temel sebebi Rusya’nın söz konusu dönemde ekonomik ve ticari gelişim içinde olmasıdır. Pastacılık mesleğine atılmalarının sebebini irdeleyen Biryol, bir görüşmesinde aktardığı üzere, annelerin etkisinden söz eder:

“Hemşinli ana çocuğunu gurbete gönderirken en büyük endişesi çocuğunun aç kalacağıdır. Oğlunun aç kalmasına gönlü razı olmayan ana, oğluna karnını doyurabileceği yerlerde çalışmasını salık verir. Nitekim bu telkinler Hemşinlinin iş seçiminde etkin olur ve genellikle gurbete çıkanlar bu işlerde çalışmaya başlar” (Biryol, 2020, s. 67).

1917 Ekim Devrimi’nin ve sosyalist rejimin kurulmasından sonra bazı Hemşinliler, yeni eşleriyle birlikte köye döner. Köydeki eşin üzerine kumanın geldiği bu yeni ilişki biçiminde zamanla büyük konaklar yapılır. Bir anlamda sembolik sermaye de olan bu konakların altın kapı kolları, özel boyalarla bezenen yapısı gurbetin köydeki karşılığına denk gelir. Edindikleri servetle köyde daha büyük konaklar yaptıran ve yeni eşle dönen Hemşinliler için “Kerumli-Kırımlı” modası başlar. Köyüne döndüğünde dışarıdan getirilen gelinler için Kerumli ifadesi kullanılır.

Rusya’dan ayrılmayanlar ise, bir anlamda gurbeti çift yönlü olarak işleterek, bir taraftan gurbetteki işleri halletmeye, bir taraftan da memleketi ihmal etmemeye çalışır. Biryol, söz konusu ikiye bölünmüşlüğün yarattığı yarılmayı Hemşinli kimliğinin asli bir unsuru olarak ele alır. Gurbette kalan Hemşinlilerin yeni adresleri ise, Tahran’a kadar uzanır. Geliştirdikleri gurbet dayanışması sayesinde de Hemşinliler için dönüp geldikleri topraklarda işçilikten işverenliğe yükselen hikâyeleri başlar. İşverenliğe geçerken de iç göç sürecine katılan Hemşinliler, Türkiye’nin büyükşehirleri başta olmak üzere çeşitli noktalara giderek, ustalaştıkları gurbet becerisini yeni alanlara taşır. Hemşinliler, kente tutunurken pastacılık mesleğinin devamlılığı için de Hemşin’den fırıncı ve pastacı getirterek, tıpkı gurbetlikleri gibi mesleklerinde de süreklilik oluşturmaya çalışır.

“Hemşinliler ve Pastaneleri” adlı kitabın üçüncü bölümünde gurbet hikâyeleriyle yoğrulan işletmelerin kuruluşları anlatılır. İstanbul’dan Bursa’ya, İzmir’den Erzurum’a kadar Türkiye’nin dört bir yanında işletmelerini açan Hemşinliler, kazandıkları paraları da memleketine yatırır. Anlatılan hikâyeler üzerinden işletmelerin dönemin siyasi gelişmelerini anlamak açısından da önemli olduğunu açığa çıkar. Şöyle ki daha önce Washington adı ile açılan işletme, 1970’lerdeki Amerikan ambargosu sırasında bir süreliğine Kristal olarak değiştirilir. Sözlü tarih yönteminin yaşanan siyasi gelişmeleri de aralaması burada önem kazanır. Benzer bir şekilde dönemin siyasilerinin olduğu fotoğrafların da kitapta yer alması, işletmelerin resmi davetlere de ev sahipliği yaptığını gösterir. Bununla birlikte çalışan kişilerin ve Hemşinlilerin papyonlu ve takım elbiseli oluşları da pastacılık kanalıyla Hemşinlilerin edindikleri kimliğe dair veri sunar. Biryol, eserin sonlarına doğru gurbeti yaşayan dedesinden de bahsederek, çalışmaya başlarken ki motivasyonunun otobiyografik yönünü okuyucuyla paylaşır. Bir Hemşinli olarak kitabını yazan Biryol, gurbeti bir Hemşinli için bir tür yazgı şeklinde imler.

“Vitrinin Arkasındakiler: Ustalar Anlatıyor” adlı kitabın son bölümünde ise, pastacılığın erken saatlerde kalkıp mutfak kısmında imalat sürecine katılan ustalarına yer verilir. Gurbetteyken pastacılığı öğrenmek için ustaların, Rusya fırınlarında çöpteki yumurtaları çıkarıp saydıklarını ve bir pastaya kaç tane yumurta konulduğunu böylece öğrendikleri anlatılır. Ustalar, imalat sürecini bir tür sanat olarak değerlendirir. Çalışmanın bu bölümü, pastacılık sektöründe geliştirilen makineleşme nedeniyle Hemşinlilerin bu alandaki hegemonyasının kırılacağına dair anlatılarla son bulur.

Sonuç itibariyle Biryol’un çalışması, sözlü tarih yöntemiyle titizlikle işlenen bir gurbet hikâyesinden çok daha fazlasını anlatır. Aile albümleriyle de desteklenen çalışma, hem Hemşinli kimliğinde gurbetin geçişken ve kırılgan yapılarını hem de meslekte kurdukları hegemonyayı nasıl uzun yıllar başarıyla sürdürdüklerine dair ipuçları barındırır. Çalışmada, kadınların da gurbeti bekleyişleri fotoğrafların ötesinde anlatılabilirdi. Fakat bu haliyle de hem Hemşinli kadınların hem de erkeklerin gurbet pastasını birlikte yoğurdukları ve acı tatlı bir sürecin ortakları olduğu açıktır.

 

*Uğur Biryol, Gurbet Pastası Hemşinliler, Göç ve Pastacılık, İstanbul: İletişim Yayınları, 2020, 263 syf., ISBN: -13: 978-975-05-0491-4

**Jale Avyüzen Zobar İstanbul Üniversitesi Antropoloji bölümünde doktora eğitimine devam ediyor. Kentsel alan antropoloji, göç, mekân ve kültür çalışmaları akademik ilgi alanlarını oluşturmaktadır.

***GAR Blog'ta yayınlanan yazılarda görüşler bütünüyle yazarlara aittir, Göç Araştırmaları Derneği'nin görüşlerini yansıtmaz

Kaynak gösterme önerisi: Zobar Avyüzen, Jale. Kitap Değerlendirmesi- Gurbet Pastası Hemşinliler, Göç ve Pastacılık, GAR Blog, Mayıs 2024

 

[1] Kamu, Kemaleddin. (2019), Gurbet Benim İçimde, Dergah Yayınları, İstanbul.