Cheyenne Toss*
13 Haziran 2024
Bu yazıda, Almanya’dan gelen bir Erasmus öğrencisi olarak Türkiye’deki oturma izni süreciyle ilgili deneyimlerimi paylaşmak ve yabancıların karşılaştığı zorlukları vurgulamak istiyorum.
Öncelikle belirtmek isterim ki, başvuru sahibinin hangi uyruğa mensup olduğuna bağlı olarak şartlar değişebiliyor. Ben Alman ve dolayısıyla Avrupa vatandaşı olarak ayrıcalıklı bir konumdaydım. Alman pasaportu dünya genelinde ikinci sırada yer alıyor ve 137’si vizesiz olmak üzere 177 ülkeye giriş yapmamı sağlıyor (https://www.passportindex.org/). Türkiye de bu vizesiz ülkelerden biri.
Türkiye’deki durumumu anlatmak için öncelikle Türkiye’ye gelme nedenimi açıklamam gerekiyor. Almanya’da Mainz’da Sosyal Bilimler, Göç ve Entegrasyon bölümünde lisans öğrencisiyim. Öğrenim sürecimin bir parçası olarak Erasmus, öğrenci değişim hareketliliğine katıldım. Bu değişim programının amacı, yurtdışında bir yıl geçirerek farklı kültürlere dair bilgi ve deneyim kazanmaktır. Ben Türkiye’yi seçtim ve ilk dönemimi üniversitede geçirmek, ikinci dönemimi de yurtdışında tamamlayabileceğim bir staj yeri bulmak şeklinde planladım. Üniversitede tüm süreçte bana yardımcı olan bir uluslararası ofis var. Bu süreçte, toplamam gereken ve belirli bir tarihte teslim etmem gereken belgeleri onlarla ayarladım. Bununla birlikte parmak izi verme ve fotoğraf çektirme gibi işlemler de oldu.
Belgeler listesinde sağlık sigortası da vardı. Kafa karıştırıcı olan, Almanya’da özellikle Türkiye’de kullanmak üzere önceden yaptırdığım sağlık sigortasının buraya geldiğimde geçerli olmamasıydı. Bu nedenle burada geçerli olan bir Türk sağlık sigortası yaptırdım. Diğer Erasmus öğrencisi arkadaşlarım da aynı sorunu yaşadı. Bunun dışında, diğer belgeleri edinmek çok zor değildi, ancak kendi üniversitem ve Erasmus’la bulunduğum üniversitemden aldığım destek sayesinde mümkün olabildi.
Vize başvurusu Türkçe yapıldı. Pasaport, vesikalık fotoğraf ve kayıt belgesi gibi birkaç temel belge daha vardı. Finansal desteğim Erasmus fonunun kendi kendine yeterliliğin kanıtı olarak kabul edilip edilemeyeceğinden emin değildim ama neyse ki sorun çıkmadan onaylandı. Konaklama belgesi de sürecin bir parçasıydı. Eğer öğrenci yurtlarında kalıyorsanız, ki benim ilk dönemimde böyleydi, bu belge yeterli oluyor.
Belgeleri kararlaştırılan tarihte Göç İdaresi’ne teslim ettikten sonra, kimliğinizi teslim almanız nispeten uzun bir zaman alıyor, iki ila üç ay arasında sürüyor. Ancak ilk yılımın bu ilk engelini aşmak çok zor değildi.
Lisans programı gerekliliklerimin bir parçası olarak, ikinci dönemde bir staj yapmam gerekiyordu. Bu süreç çok zorlu geçti. Başlangıçta çalışma izni başvurusu yapmaya çalıştım. Ancak bunun için gerçekten orada çalıştığımı ve maaş aldığımı gösteren belgeler gerekiyordu. Bir stajyer olarak statüm farklıydı, çünkü staj yaptığım kurum bana ödeme yapmayacaktı- beni Erasmus Programı finanse ediyordu. Bu durum, stajım aracılığıyla oturma izni alamayacağımı anlamama neden oldu. Önümde iki seçenek vardı: kısa süreli turist vizesine başvurmak ya da değişim öğrencisi olarak üniversitede kalış süremi uzatmak. İkinci seçenekte karar kıldım. Bu sayede öğrenci oturma izni almam mümkün oldu. Ancak kalış süremi uzatmak hayal ettiğim kadar kolay olmadı. O sırada yönetmelikler yeniden değişmişti. Artık yurtta kalmadığım için, kaldığım yeri noterden onaylatmam gerekiyordu. Ayrıca kiraladığım daireden adıma bir fatura ibraz etmem ve asıl kiracıdan veya ev sahibinden bazı belgeler sunmam gerekiyordu. Noter ziyaretinin çok pahalı olabileceği konusunda da uyarıldım. Sonuçta şanslıydım, noter ücreti 500 lira civarındaydı ve ev arkadaşım da yardımcı oldu. Tüm bu desteği almamış olsaydım, oturma iznimi almamın çok zor olacağını vurgulamalıyım.
Bu deneyimler bana, bir yabancının hareketlilik sürecinde mümkün olduğunca erken bilgi sahibi olması ve sistem hakkında olabildiğince fazla ayrıntı öğrenmesi gerektiğini fark ettirdi. Ancak, sistem hızla değiştiği için yeterince bilgi sahibi olamayabilirsiniz de. Bu nedenle, bilgi sahibi olabileceğiniz ağlara sahip olmanız çok önemli! Bu tür konularda yardımcı olabilecek bağlantılar kurulmalı.
Almanya’daki sürecin buradakinden daha kolay olmadığını, hatta belki de daha zor olduğunu bildiğim için kendi deneyimim beni sorgulamaya itti. Bu sorulardan biri, bu kadar modern zamanlarda yaşamamıza rağmen, Erasmus gibi düzenli bir hareketlilik ortamında süreç nasıl bu kadar karmaşık bir hal alabiliyor? Hepsinden önemlisi, benim durumumda olduğu gibi ayrıcalıklı statüden gelen insanlar zaten bu konuda sorun yaşıyorsa, İngilizce bilmeyen, resmi bir desteği olmayan, bir ağı olmayan veya tamamen farklı koşullar nedeniyle oturma iznine başvurmak isteyen insanlar için bu süreç ne kadar zor olacak? Bu tür süreçleri herkes için basitleştirmek ve karmaşıklıktan kurtarmak gerekmiyor mu?
Benim durumum bulunduğum konum itibariyle o kadar da karmaşık değildi. Pek çok insan, ister mesleki, ister kişisel ya da eğitim amaçlı olsun, sınırı tek başına geçme konusunda önemli engellerle karşılaşıyor. Oturma izni için başvuramayan ve güçlü bir pasaport ayrıcalığı olmadan Türkiye’ye gelmek isteyen bir kişiyi düşünelim. Karmaşık vize düzenlemeleri ve göç politikaları, bu durumdaki insanlar çok ürkütücü ve zor olabilir. Burada esas olarak marjinal topluluklardan gelen kişileri, kısıtlı hareketlilik düzenlemelerine sahip ülkelerden gelen kişileri ve ayrıca mültecileri kastediyorum. Yaşadığım deneyimler bana sadece Türkiye’de değil tüm dünyada daha kapsayıcı ve eşitlikçi göç politikalarının savunuculuğunu yapmanın önemli olduğunu gösterdi. Farklı insanların nerede doğduklarına bağlı olarak, sahip oldukları fırsatların istemsiz ve dolayısıyla adaletsiz olduğunu fark ettim. Burada geçirdiğim süre, ne kadar ayrıcalıklı olduğumu bir kez daha gösterdi. Kendi deneyimlerim sonucu edindiğim bu farkındalık, hikayeleri genellikle duyulmayanların seslerini duyurmak ve sonuç olarak kapsayıcılığı ve eşit fırsatları teşvik eden politikaları savunmam için beni motive etti.
*Cheyenne Toss, Almanya’da bulunan Mainz Uygulamalı Bilimler Katolik Üniversitesi’nde Sosyal Bilimler: Göç ve Entegrasyon alanında uzmanlaşmaktadır. Şu anda İstanbul Özyeğin Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölümünde Erasmus öğrencisi olan ve Erasmus programının bir parçası olarak GAR’da staj yapan Toss’un temel motivasyonu, yeni bilgiler, farklı çalışma yöntemleri ve hepsinden önemlisi, karmaşık göç konusuna farklı bir bakış açısı kazanmaktır.
**GAR Blog’ta yayınlanan yazılarda görüşler bütünüyle yazarlara aittir, Göç Araştırmaları Derneği’nin görüşlerini yansıtmaz.
***Görsel istock photo’dan alınmıştır: https://www.istockphoto.com/tr/foto%C4%9Fraf/human-crowd-forming-check-mark-on-blue-background-gm1830525716-550741044?searchscope=image%2Cfilm