Bu yazı “Geçici Koruma Kimi, Neyi ve Ne Kadar Koruyor?” blog serisi çerçevesinde yayınlanmaktadır. Bu yazı dizisi, NCCR On the move, Neuchâtel Üniversitesi Sosyoloji Enstitüsü ve İzmir Barosu işbirliğiyle 9 Aralık 2023’te İzmir’de hibrit formatta düzenlenen aynı adlı çalıştayda sunulan tebliğlerden hareketle hazırlanmıştır.
Dizinin ilk yazısında akademisyen ve GAR üyesi Neva Övünç Öztürk Türkiye’nin, Geçici Koruma Yönetmeliği’ni (GKY), karşılaştığı zorlukları ve Türkiye deneyiminin küresel mülteci rejimi için etkilerini ele alıyor.
Türkiye’de Geçici Koruma: Vaatler, Açmazlar ve Gelecek İçin Dersler
Neva Övünç ÖZTÜRK
Kitlesel akın durumlarında uluslararası mülteci hukukunun pragmatik bir aracı olan sunulan geçici koruma, ani kitlesel göçlere pratik bir yanıt olma iddiasındadır. Devletlere krizler sırasında esneklik sunarken, acil bir çözüm vaat etmektedir. Ancak, Türkiye’nin deneyiminin de gösterdiği gibi, geçici korumanın etkinliği, bağlayıcı uluslararası araçların olmadığı bir durumda sağlam yasal bir çerçeveye ve uluslararası sorumluluk paylaşımına bağlıdır. Bu blog yazısı, Türkiye’nin, Geçici Koruma Yönetmeliği’ni (GKY), karşılaştığı zorlukları ve Türkiye deneyiminin küresel mülteci rejimi için daha geniş kapsamlı etkilerini ele almayı amaçlamaktadır.
Geçici Korumayı Anlamak
Geçici koruma, gönüllü geri dönüş veya bireysel uluslararası koruma statülerine erişim yeniden uygulanabilir hale gelene kadar, büyük ölçekli zorunlu göçleri ele alan geçici ve pragmatik bir çözüm olarak teşvik edilmektedir. Bu yaklaşımın temelinde, devlet egemenliğini ve menfaatlerini, geri gönderme yasağı ve sığınma hakkı da dahil olmak üzere uluslararası yasal yükümlülüklerle dengeleme beklentisi yatmaktadır. Bununla birlikte, bu korumanın geçiciliğe ve esnekliğe dayanması, etkinlik ve adaletin sağlanması için yeterli güvencelerin ve küresel işbirliğinin gerekliliğini ortaya koymaktadır.
Türkiye’nin Geçici Koruma Rejimi
Türkiye, 2014 yılından bu yana, Yabancılar ve Uluslararası Koruma Kanunu’nun tek bir maddesine (md. 91) dayanılarak oluşturulan GKY kapsamında milyonlarca Suriyeli sığınmacıya ev sahipliği yapmaktadır. Kapsam olarak iddialı olsa da, GKY ekseninde sağlanan bu koruma rejimi hukuki anlamda kritik zafiyetler taşımaktadır :
- Bireysel Uluslararası Koruma Statüsü Edinme Olanaklarının Eksikliği ve Uzayan Mültecilik Durumlarının Doğurduğu Riskler
GKY kapsamında (md. 16), sığınmacıların geçici koruma altındayken bireysel uluslararası koruma statülerine yönelik başvuruları işleme alınmamaktadır. GKY’de geçici koruma için bir üst süre sınırı da öngörülmemiş olduğundan, bu durum, ilgili kişilerin statüsüne ilişkin bir belirsizlik yaratmakta ve güvenceli statülere ya da yerel entegrasyon yollarına erişimi engellemektedir.
Dahası, bireysel uluslararası koruma statülerine erişimin olmaması, kalıcı bir çözüm olarak geriye sadece gönüllü geri dönüşü bırakmaktadır. Ancak gönüllü geri dönüşlerin Suriye’deki durum tam olarak istikrara kavuşmadan gerçekleşme ihtimalinin bulunması, bu geri dönüşlerin çok daha titiz bir şekilde değerlendirilmesini gerekli kılmaktadır. GKY’de geçici koruma rejiminin sona erdirilmesi için açıkça tanımlanmış objektif kriterlerin bulunmaması ise, bu gerekliliği güçlendirmektedir.
- İnsan Hakları ve Yasal Güvenceler
GKY, idareye aşırı geniş takdir yetkileri tanımakta ve bu durum aşağıda belirtilen bazı risklerin oluşmasına yol açmaktadır:- Temel haklara yönelik kısıtlamaların genellikle kanun kalitesi konusunda tartışmalı bir şekilde; öngörülebilirlik, belirlilik, gereklilik ve ölçülülükten yoksun olması (örneğin, GKY md.8, 35).
- Her ne kadar geri gönderme yasağı GKY’de yer alsa da, sınır dışı edilmeye karşı güvencelerin uluslararası koruma başvuru sahipleri ve statü sahiplerine göre sınırlı olması nedeniyle sığınmacıların hiçbir bağlantılarının olmadığı ülkelere gönderilebilme risklerinin bulunması.
Bu uygulamalar uluslararası standartlardan sapma riski taşımakta ve geçici mekanizmaların vaat ettiği korumayı zayıflatmaktadır.
- Sorumluluk Paylaşımı: Kayıp Parça
Geçici korumanın başarısı, adil ve işlevsel bir sorumluluk paylaşımına bağlıdır. Avrupa Birliği (AB) Türkiye’ye mali destek sağlarken, yeniden yerleştirme (resettlement) taahhütleri asgari düzeyde kalmaktadır. Bu dengesizlik, Türkiye üzerinde orantısız bir baskı oluşturmakta ve entegrasyon ve/veya hukuki güvence yerine sınırlamaya (containment) öncelik veren politika tedbirlerinin öne çıkmasına yol açmaktadır. Yeniden yerleştirmenin, yani sorumluluk paylaşımının fiziksel ayağının eksik kalması, Türkiye’nin sağladığı korumanın etkinliğini zayıflatmakta ve sahadaki zorlukları daha da artırmaktadır.
Türkiye ve AB Karşılaştırması
AB’nin Ukraynalı sığınmacılar için yürürlüğe koyduğu Geçici Koruma Direktifi ise daha farklı bir görünüm sergilemektedir:
- Direktif, üye devletler genelinde mülteci haklarına ilişkin asgari standartları içermekte ve 1951 Mülteci Sözleşmesi ile göreceli de olsa belirli bir tutarlılığı gözetmektedir.
- Sorumluluk paylaşımı araçları ve mekanizmaları AB’nin uluslarüstü yasal çerçevesine yerleştirilmiştir ve üye devletler arasında olası işbirliğine imkan sağlama potansiyelini taşımaktadır.
AB üyesi olmayan bir ülke olarak Türkiye’nin bu avantajlardan yoksun olması, sorumluluk paylaşımı çabalarını bağlayıcı yasal taahhütlerden ziyade ad hoc siyasi mutabakatlara tabi kılmaktadır. Örneğin, 18 Mart 2016 tarihli AB-Türkiye Mutabakatı mali yardım sağlamış ancak AB’nin göç yönetimini dışsallaştırmaya yönelik daha geniş politikasını yansıtacak şekilde, adil bir yeniden yerleştirme planının oluşturulması konusunda yetersiz kalmıştır.
Türkiye Deneyiminden Çıkarılacak Dersler
Türkiye’nin durumu, geçici korumanın uygulanmasına ilişkin olarak küresel mülteci rejimi için kritik dersler içermektedir:
- Sorumluluk Paylaşımı Bir İhtiyaçtır ve Pazarlık Konusu Olmamalıdır
Uluslararası mülteci hukuku ve insan hakları hukukuna uygun, özgürlük ve güvenlik dengesini gözeten etkili bir geçici koruma uygulaması, koruma sorumluluğunun adil ve etkin şekilde paylaşılması ile mümkün olabilir. Mali yardım tek başına yeterli değildir; yeniden yerleştirme programları ve işbirliğine dayalı yönetişim, Türkiye gibi ön saflarda yer alan devletlerin üzerindeki yükü azaltmak ve kitlesel akına dayalı göçü hak temelli olarak yönetebilmek için elzemdir.
- Yasal Çerçeveler Kalıcı Çözümlere İmkan Vermelidir
Geçici koruma gerçekten geçici olmalı ve yasal olarak güvenli gönüllü geri dönüş mekanizmaları veya bireysel koruma statülerine erişim yoluyla kalıcı çözümlere geçişi kolaylaştırmalıdır. Bu nedenle, yasal çerçeveler sürekli bağımlılığı önlemek için ikamet, vatandaşlık veya yeniden yerleştirme yollarını entegre etmelidir. - İnsan Hakları İdari Esneklik İçin Feda Edilemez
Geniş takdir yetkileri, geçici korumanın öngörülebilirliğini ve adilliğini zayıflatmaktadır. İkamet ve seyahat özgürlüğü, kişi özgürlüğü ve güvenliği gibi temel hakları kısıtlayan politikalar anayasal ve uluslararası standartlarla uyumlu olmalıdır.
Geleceğe Bakarken
Türkiye’nin karşılaştığı zorluklar, yeterli ve bağlayıcı uluslararası güvenceler veya uluslararası işbirliği olmaksızın geçici korumaya bel bağlamanın risklerini göstermektedir. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin Akkad v. Türkiye davasında verdiği son karar, bu risklerin somut bir yansıması olarak görülebilir. Türkiye’nin deneyimi, en azından bağlayıcı bir sorumluluk paylaşımı olmaksızın geçici korumanın bir çözüm olarak teşvik edilmesinin, korumayı sadece kontrol altına almaya dönüştürme riski taşıdığını net bir şekilde hatırlatmaktadır. Geçici korumanın bağlayıcı bir uluslararası yasal çerçeveden yoksun olduğu bir ortamda, uluslararası koruma sorumluluğunun paylaşılmaması, koruyan devlete ağır bir yük getirmekte ve bu da etkili, adil ve kalıcı bir çözüme erişimi baltalayabilmektedir. Geçici korumanın etkili olabilmesi için uluslararası toplumun koruma sorumluluğuna mali pazarlık yaklaşımından uzaklaşarak kalıcı ve bağlayıcı çözümlere yönelmesi gerekmektedir. Geçici korumanın esnek yapısı nedeniyle teşvik edilmesi, belirli güvencelerin yokluğunda, koruma için çözüm olmak yerine koruma zafiyetine yol açabilir.
Kaynaklar
UNHCR, Guidelines on Temporary Protection and Stay Arrangements, https://www.unhcr.org/media/guidelines-temporary-protection-or-stay-arrangements.
Temporary Protection Regulation of Turkey, https://www.goc.gov.tr/kurumlar/goc.gov.tr/Gecici-Koruma-Yonetmeligi-Ingilizce.pdf
EU-Turkey Statement (Deal) of 18 March 2016, https://www.consilium.europa.eu/en/press/press-releases/2016/03/18/eu-turkey-statement/
Council Directive 2001/55/EC of 20 July 2001 on minimum standards for giving temporary protection in the event of a mass influx of displaced persons and on measures promoting a balance of efforts between Member States in receiving such persons and bearing the consequences thereof (Temporary Protection Directive of the EU), OJ L 212, 07.08.2001, https://eur-lex.europa.eu/eli/dir/2001/55/oj
Akkad v. Turkey, App. No. 1557/19 (ECtHR, 21 July 2022), https://hudoc.echr.coe.int/eng#{%22itemid%22:[%22001-217815%22]}
Neva Ö. Öztürk Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesinde yardımcı doçenttir. Çalışma alanları arasında göç ve iltica hukuku bulunmaktadır. İsveç Araştırma Enstitüsü’ünde (SRII) kıdemli araştırmacı ve Göç Araştırmaları Derneği (GAR) Üyesidir.
* GAR Blog’ta yayınlanan yazılarda görüşler bütünüyle yazarlara aittir, Göç Araştırmaları Derneği’nin görüşlerini yansıtmaz.
**Görsel CHATGPT ile oluşturulmuştur.